Anksiyete & Terapi
- armanbusraa
- 31 Tem
- 1 dakikada okunur
Bazen sebepsiz bir çarpıntı,
Bir anda gelen nefessizlik hissi,
Ya da geleceğe dair tarif edilemeyen bir huzursuzluk…
Ya da bedeninde herhangi bir rahatsız edici bir his...
Kaygı, seni korumaya çalışan (kendince :)) ama abartmayı seven bir uyarı sistemidir.
Anksiyete; belirsizlikle, kontrol kaybıyla ya da geçmişteki bir deneyimin gölgesiyle tetiklenen bir alarm sistemidir.
Ama çoğu zaman bu alarm, bir yangın yokken çalmaya başlar.
Bu seni zayıf yapmaz.
Sadece zihninin bir şeyleri yeniden hatırlamaya çalıştığını gösterir.
– Boğazda düğüm
– Geceleri sık uyanma
– Derin nefes alamama hissi
– Bitmeyen bir “ya kötü bir şey olursa” senaryosu
Beden, zihnin taşıyamadığını fark ettiğinde devreye girer.
Anksiyete, aslında bastırılan duyguların beden dilidir.
En çok duyulan cümle:
“Kaygılanma. Sakin ol. Olacak bir şey yok.”
Ama kaygı, bastırıldıkça büyür.
Çünkü asıl duymak istediği bu değildir.
Kaygı, sadece “Ben buradayım. Gör beni.” der.
Ve terapi, bu sesi bastırmak değil — anlamak ve dönüştürmek için bir alandır.
– Zihnini susturmaz, ama sakinleştirir
– Kontrol ihtiyacının arkasındaki kırılmaları keşfettirir
– Bedenin verdiği sinyalleri çözümler
– Sessizliği tehdit değil, güvenli alan haline getirir.
Anksiyeteyi çözmek, onu yok etmek değil; onunla birlikte daha geniş bir hayat yaşayabilmektir.
Anksiyete seni durdurmasın.
Ama belki, bir durup kendine kulak vermen gerektiğini hatırlatsın.
Psikolog/Psikoterapist Büşra Arman Karakuş
Yorumlar